Sunday, March 28, 2010

devrim


Turkiye'den uzak olmanin olumsuz yanlarindan biri bazi gundemi veya detaylari zamaninda yakalayamamak, ya da farkinda olunsa da tecrube edememek. Zamaninda duyup ilgilensem de izleyip tanik olmak 1.5 sene sonrasina denk geldi, 16. kalite ve 25 parcadan olusan kabus videolara tamah etmedigimiz icin orjinalini almayi bekledik.. pardon almayi dusunurken hediye geldi pek dusunceli sinemasever birinden :). Esine az rastlanir bir kadro, duygularin yuzeye cok yakin olarak hep o ince cizgide ilerledigi, hayal kirikliklariyla dolu bir basari hikayesi ve bunlarin da otesinde ben bu filmi gordum, goruyorum ve gormeye de devam edecegim dedirten bir Turkiye gercegi. Hele ki yurtdisinda bir de muhendis olarak izlerken, farkli seyler dusundurup hirslandiran bir yolculuk. Selcuk Yontem'in oynadigi Latif'in filmdeki biri en klise ama dogru iki repligi herseyi anlatmaya yetiyor. "Turkiye'de hicbir basari cezasiz kalmaz" ve "Adi Devrim olan bir arabanin sokaklarda gezmesine izin vermezlerdi zaten."
'Devrim' 2002'den itibaren Eskisehir'de sergileniyor, hala calisir durumda ve ntvmsnbc'nin 2004'teki haberine gore 2 yilda sadece 40 kisi ziyaret etmis! Film sonrasi bu rakamin 10000'i astigini okudum, umarim Turkiye'ye geldigimde bu sayiyi bir arttiririm ya da bazilarinizi da kandirip daha fazla.
Son olarak Recep Ivedik'e bayilan Turk gencligi ne olur bu filmi izlemeyin olur mu!

Monday, March 22, 2010

ynwa



San Diego, aksam ustu.. bir dunya irish pubtan herhangi birinde tanisilan bir grup. Iclerinden biriyle basliyor muhabbet tabi ki konunun donup dolasip geldigi yer futbol. Arsenalli ciktilar, heleki Istanbul, Fenerbahce, Chelsea galibiyeti 2-1 lik, anti-gs :) kankayiz yani oyle boyle degil. Tabi ki Liverpool askimizi ortaya koyunca tekrar bir gozden gecirdik kankaligi ama yine keyifli gecen bir sohbet, en azindan ozlemisim de 5 dakikadan uzun suren bir futbol muhabbetini (amerikan kardesler no offense:). Iki hafta sonra bu kez evde tv karsisindayiz, birazdan Liverpool-Portsmouth maci basliyacak ve uzun zamandir Liverpool'u izlememisim, uzun zamandir 90 dakika mac izlememisim, uzun zamandir futbol(soccer) :) maci izlememisim... eh net bir pozisyon degerlendirdim tabi.
4-1 biten mac, sonuc degil, sonuc...cok ozlemisim! Zamanin fowler, owen, mcmanaman, ince, redknapp li kadrosu, KOP hala aklimdan silinmis degil. Isin CM kismina ise hic girmiyorum. Sonralari yine takipteydim belki kimi zaman uzaktan da olsa, sonra bir kopukluk ve Olimpiyat stadindaki o muhtesem final, you'll never walk alone'u her ne kadar Anfield deki gibi olmasa da orada oyle bir gecede dinlemek... tarifsiz. Sonra yine koca bir ara, is-guc, hayat derken.
Avrupa'ya donmenin kafami kurcaladigi su gunlerde bu bir isaret mi yoksa? :) Hayir deliyim simdi Liverpool'a yerlesirim sirf bu yuzden aman diyip konuyu gecistirmem lazim ki her haftasonu Anfield fikri ve Beatles'in sehri muthis cekiciligini korusa da (kaldi ki yeni stadi acilacak sanirim bu sene) ve ayrica sezon biletleri icin yillardir bekleyen bir waitlistleri var adamlarin.
Bu gecen hafta klavyeye aldigim bir yaziydi. Bundan sonra Lille'i de yendiler ve az once Manu'ya yenildiler ve aslinda ciddi kotu gecen bir sezon ama hicbiri onemli degil, zira bu skorlara dayali hatta futbola dayali bir yazi degil kanimca ki burada futbol, siyaset, politika vb. konulardan ozellikle kaciniyorum yoksa surekli soyleyecek birseyler var o konuda. Burayi nispeten daha kisisel tutmaya calisiyorum.

Cok fazla gevelemisiz, aslinda ana fikir kisa ve net...seviyorum ulen..! ve artik herkesin bildigi o sozler...

When you walk through a storm hold your head up high,

And don't be afraid of the dark.
At the end of a storm is a golden sky
And the sweet silver song of a lark.

Walk on through the wind,
Walk on through the rain,
Tho' your dreams be tossed and blown.
Walk on, walk on with hope in your heart
And you'll never walk alone,
You'll never walk alone!

Friday, March 12, 2010

the pacific


Begins on Sunday, March 14

Monday, March 8, 2010

bin yildiz



Yillar gecse de ustunden bu kalp seni unutur mu demiyorum, aylaaar gecse de yillaaar gecse de bir omur boyle surse de ben seni unutamam da demiyorum, ya da yillar sonra yillar sonra yillar sonra yine eskisi gibi de demiyorum..
Demeye calistigim.. sanirim 14 sene gecmis uzerinden bu sarkinin, 15 sene ise sibelalas'in hayatima girmesinden. Biraz da hakli sekilde abartarak belki de sezenden sonraki kusaktan en onemli sahislardan bir tanesi benim icin.
95,96 ve 98 de cikarttigi uc albumdeki buyulu sibelalas dunyasi ve icinde kaybolmak, melankoli yeniden ve tebessum herseye ragmen.. Bunu soylerken adam ve birkac tane klip sarkisindan bahsetmiyorum, onlari herkes biliyor esas sakli cennet digerleri.. cicek, aglama, bende hukum sur.. neyse hepsini saymaya baslamadan duralim.
Hazir Oscar'a dakikalar kala sinema dunyasindan bir ornekle durumu ortaya koyalim. Ilk nereden cikti, fiziksel benzerligin de etkisi var mi bilmiyorum ama sibelalas herzaman Turk Popunun Winona Ryder'i benim icin. Winona nasil herzaman Winonaysa, son zamanlarda ortaliklarda fazla gozukmese de, adi zamaninda tatsiz olaylara da karissa bir tane Winona Ryder var (hastasi olan pek sevdigim bir kardesime sevgilerle). Hayir Johnny Depp'ten de iyi bilecek degilsiniz herhalde, biz de birsey biliyoruz da konusuyoruz! :) O zaman Johnny kardesimin de zamaninda vucuduna kazidigini ben bu sefer dovme yaptirmadan 'sibelalas forever' diyorum!

yuregim gayret hadi gel yine sen sabret yeni evler var elbet...