Sunday, September 4, 2011

norwegian wood











Haruki Murakami'nin 1987 tarihli romani Norwegian Wood ve bu kitapla Japonya'da bir anda unleniyor kendisi. 2000 yilinda ise Ingiltere ve Amerika'da ve tabi sonra dunyaya yayilan gercek anlamdaki ingilizce cevirisi cikiyor. Toru Watanabe 37 yasinda 747'nin koltugunda otururken bir anda calan Beatles - Norwegian Wood onu ta gerilere 1960'lara goturuyor. En yakin arkadaslari Kizuki'nin olumu ve Toru'nun Naoko ile baslayan hikayesi ve sonra buna dahil olan Midori ve diger karakterler. Universite yillari, Tokyo, 60 lar, iliskiler, kayiplar, kimlik arayislari, cinsellik, akli evvel durumlar ve Murakami dunyasinin icinde kaybolus. Benim okudugum Jay Rubin cevirisiydi ki kesinlikle cok basarili, hatta bir kac yerde Murakami'nin kendi cevirdigine dair birseyler okumus ve inanmistim da. Spoiler vermiyorum tabi fakat sunu soylemekte sakinca yok kitabin sonu zaten cok acik, yani pek cok senaryo ihtimalinde bitiyor ki zaten o sondan ziyade hakikaten o meshur 'journey' basli basina guzel olan, o anlatimla hikayelerin, mekanlarin ve olaylarin grafige bu kadar guzel dokulmesi zaten kitap bitmesin dedirtiyor. Her okunusta zirvede birakip bir sonrakine previously on NW seklinde dizi havasi veresi geliyor insanin :) Diger Murakami kitaplarindan ayrildigi ve daha ayaklari yere bastigi soylenmis, tasidigi gerceklikten oturu hatta otobiyografi iddialari yapilmis fakat Murakami bunu yalanlayip genclik yillarinin Toru'nunkine oranla cok daha tekduze ve sikici oldugunu ifade etmistir.

Tabi ki sinema camiasi bos durmamis ve boyle bir eseri kendi dillerinde yorumlamak istemislerdir. Yine tabi ki pek cok kitap gaziyla yapilan filme olan olmus ve elde kalan bir avuc hayal kirikligi olmustur. Gectigimiz gunlerde Turkiye'de de 'Imkansizin Sarkisi' adiyla gosterime girmistir (Kitap da bu ismi tasiyor Turkce cevirisinde). Nerden baslasam elimde kaliyor, yani zaten normalde hikayeyi Toru anlatiyor kitapta, tum deneyimleri, duygulari, bunalimlari ve gelisimi hep ilk agizdan dolayisiyla neyi, neden, nasil ve hangi kosullarda yaptigini birebir gozlemliyorsunuz. Filmde tek kelime yok buna dair, yani adam ortalikta dolasiyor, birileriyle oluyor ve tek kelime etmeden nedeni niyesi yok. Bu basli basina bitiriyor filmi zaten, ustune karakterlerde alt-ust yapi falan hak getire. Toru filmde uyuz bir tip olmus cikmis halbuki kitapta gayet (ne yaparsa yapsin) sevimli kerata, yakin hissettiriyor. Bu arada Toru'nun gerek sarkilar(record storeda calismasi etkisiyle de), gerek Amerikan edebiyati ile ilgili bilgisi ve genel olarak da ciddi bir Amerikan kulturune sahip olmasi ve orneklemeleri sayesinde bazen karakterleri gozunuzde canlandirirken insan cekik olduklarini unutup herhangi sokaktan karakterler olarak da dusunmeye baslayabiliyor. Ufacik spoiler - Misal Naoko'nun yattigi Sanatorium benim gozumde boyle beyazlar, deli modern odalar, muhtesem yesillik,doga falan cok farkli filmdekinden. -

Neticede bazi seyleri guzel birakmak gerekiyor, illa bundan ben de faydalanayim veya iyi niyetle de olsa buna bir de ben al atayim dememek gerekli sanirim. Sonra imkansizin filmi olup cikiveriyor.
Kitabi kesin okuyun, filme sakin gitmeyin hatta mumkunse izlemeyin de.

No comments: